YOL YOLDAŞ YOLCU
Hakk bizi tanıyor...
Hakîkati tanımak ve bulmak için yola çıktığımızı söyler dururuz. Yürürüz, geride kendimizden birçok hatır(lanm)alar bırakarak. Bırakmak mı dedin? Bıraktığın senin değildir.
Hâlâ senin olduğunu düşünmek istiyorsan, bunu sağlayabilmek; bıraktığın şeyin, sana olan yahut olmayan aşkı ile değil, bıraktığın şeye atfetmiş olduğun aşkın yüceliğini muhafaza edebilmekle alâkalıdır.
O halde, senin olmayan bir şeyi, neden tuttun diye sormazlar mı? Tutmak yahut bırakmak; gücün bu ikisine de yetmiyorsa, tut(a)mayacağın ve bırak(a)mayacağınla kal. Bununla yetin, kanaat et. Bil ki en büyük kanaatsizlik, Rabb'e olan güvensizlikten gelir. Bu mes'eleyi kavradığında; yoldaşınla yola çıkmış bir yolcu olacaksın…
Yazı sanatımızın öyle veya böyle gelişmekte olan sürecini, millet üslûbunda ele almayı prensip edinmeye çalışıyorum. Sanatta, icra edeni ile yapmakta olduğu eseri arasında çatışma söz konusu olabilir. Sanatkârın mutluluğu ve hatta ızdırabı sadece ve sadece eseri, kendisi ve Yaratıcı arasındadır. Bu duygusal durumlar dışarıda cereyan etmeye başladığı ânda, hiçbir zaman içindeki tadı vermeyecektir. Aksine, toplum içerisinde bir tür rahatsızlığa sebep olacaktır.
İnsan; toplum içerisindeki çelişkilerden her daim rahatsız olmuştur ve fakat; uğraşmakta olduğu eseri ile kendi arasındaki çelişkilerden rahatsız olmamaktadır. Meselâ şiir, kendi içerisinde başlı başına bir çelişkidir. Lâkin şahıslar arası nitelikte dışa taştığı ânda rahatsızlık oluşur.
SANAT ve ÇOCUK
Kendine has/özgü bir âlemi vardır. Değişir, dövüşür, gelişir, ve fakat bu hâl diğer alemde ki hâller gibi değildir. Yorumcusunu teslim alır ve hatta ona sahip olur. Kimi zaman tek başına bir orduyu teslim aldırır, kimi zamansa bir orduyla tek kişiye teslim oldurur. İçerisindeki ağlayışlar dışarıdakileri güldürebilir, gülüşleri ise ağlatabilir. Öyle ki sizi; dış yahut iç âlemin neresinde olduğunuzdan ziyade, iç ve dış âlemi, sizin nerenizde olduğunu vurgulatır...
Harfler, apayrı sırlı âlem olarak başlı başına bir bildiridir. Acıyı, sevinci, hüznü ve bir mücadelenin çığlığını anlatır bizlere. Sonra kelimelere yüklediğimiz anlamlar ve bitmek bilmeyen cümleler. Nasıl olur da dilimizde tutamadığımız sırlar, harf olup aniden dökülüverir iki dudağımız arasından, hayret(!). Dilin de bir sus(a)ma hâli vardır. Kimi zaman suya, kimi zaman maşuğuna. Her ne olursa olsun, insan bu, susar ve coşar. Dayanılmaz bir susamışlık karşısında bu eylemler, insanların hâlet-i ruhiyelerinden harf harf dökülür. Edebiyat olur, sanat olur ve meselâ notalar eşliğinde nakış nakış naşk’olur bir Yolcu ‘ nun yüreğinden.
Her aşık gibi bende bir bestekârım.
Yazdıkça seni, oluyorsun mızrabım.
Yazı Yolcusu
Bursa Şehir Gazetesi
12-19 Ağustos 2013
.