SAYIN KIYMETLİ OKURLARIMIZ
Bu ilk paragrafımı önceki yazılarım gibi sesli düşündüğümü varsayın. Bildiğiniz gibi bu sayfada, ramazan ayından itibaren farklı konulardan bahsediyor, fikri ve kültürel anlamda sizlerle hasbihâl ediyorum. Yeri geldiğinde şiir, edebiyat, felsefe, müzik, sanat, insan ve kimi zaman da yazı ile dil bilimlerine değiniyoruz. Tüm bu konuları, uzmanlık alanımın yazı sanatı olması nedeni ile HARF merkezli tutmaya çalışıyorum. Çünkü harfler; ilmin ve toplumların can damarıdır. Bu minval üzere, gerek yazan kişi tarafından, gerek okuyucu tarafından her ne kadar araç gibi gözükse de, harfsiz olabilecek herhangi bir yaşam alanı yoktur. Görme engelli insanlarımız için de geçerlidir bu. (Hatırlarsanız 3 hafta önceki yazımızda da Braille Alfabesinden bahsetmiştik). Velhasılı kelâm, okur-yazar arasında vazgeçilmez bir temas kaynağıdır harfler. Tabi bizler daha çok, yazıyı kaleme alanların ne dediklerine kulak verdiğimiz için, harfleri görmüyoruz! Yahut okuma yazmayı öğrendikten sonra harflerin sırrına varma kabiliyetimizi, algılama kabiliyetimize bırakıyoruz. Dolayısı ile yapmaya çalıştığım şey şu; harflerin perde arkasını görmek ve göstermek. Yazı sanatına başladığım ilk yıllarımda, harfleri belirli bir düzene koyup eğitmeliyim düşüncesindeydim ve16 yıl geçti. Anladım ki harfleri eğiten ben değil, aksine beni eğiten harfler imiş. Buradan yola çıkarak, tüm dünya dillerini, yazılarını ve onların kültürel atmosferlerine değinmemizin faydalı olacağını düşünmekteyim. Bu güne kadar bir çok uygarlıkların kullandığı alfabelerini sanatsal eser üretimi olarak 25 dil yahut alfabe olarak kullandım. Bunların içerisinde dikkat çekenleri şüphesiz Göktürkçe, Mors Alfabesi, Kızılderili Alfabesi, Kiril Alfabesi ve Görme Engelli İnsanlarımızın Kullanmış Olduğu Braille Alfabesidir. Ve hatta Çivi yazısını da işlemiş bulunmaktayım. Gayem şudur; ilhamımızı Kuran Harflerinden almakla beraber, tüm dilleri Türkçemize uyarlayarak kaleme almak. Bu sayımızdaki görsel yazımızın detayı ise şöyledir. Tibet Alfabesini ters çevirdim, harflerin kombinasyonlarını ve anatomilerini bozmadan ortaya Türkçe bir Besmele-i Şerif çıkardım. Yakın bir zamanda da inşallah Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarımızı Hat Sanatı formunda kaleme alacağım. Bu vesileler ile, meramımı anlatabilmemde ve dünyada bir ilk olan Yeryüzü Alfabelerini Hat Sanatı formunda yazarak sizlerle paylaşmamda katkısı olan Bursa Şehir Gazetemize ve sizlere şükranlarımı sunuyorum.
TİBET YAZISI
Geçen hafta kısmen de olsa, Göktürkçe yazısından bahsetmiştik. Arayı fazla açmadan hemen Tibet yazısına da bir göz atalım. Çünkü tarihsel ve kültürel açıdan aynı dönemlere denk gelmektedir. Türkler ve Tibetliler arasındaki ilişkilerin varlığına, Kül Tigin ve Bilge Kağan'ın abidelerini inceleyerek anlayabiliriz. Bilge Kağan yazıtının Kuzey yönünde "Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e ulaşmama az kaldı". Kül Tigin yazıtı, Güney yönü "Güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e ulaşmama az kaldı". Yine Kül Tigin yazıtı Kuzey yönünde "Tibet kağanından vezir geldi". Bu v.b. belgelere yazının kullanım artışındaki vesileyle daha çok şahit olabiliyoruz. 676 yıllarında Göktürk hükümdarları soyundan olan Tu-çi, On-okların kağanı ilan edilmiştir. Ve Tibetlilerle ittifak kurarak Çin'e karşı mücadele vermiştir. Tibet yazısı Uygurlar tarafından da kullanılmıştır. Ve Tibetlilerin Uygurlara karşı işgaliyeti söz konusudur. Nihayetinde Türk kavmi olan Karluklarla ittifak ederek Çin ve Uygurlara karşı savaşmışlardır. Doğu Türkistan 9. Yüzyıla kadar Tibet idaresinde kalır. Bunun yanısıra Araplarla da ittifakları olur ve böylelikle birçok sınırları alarak Göktürk sınırlarına kadar gelirler. İpekyolu'nun önemli bir kısmını da ele geçirirler. Burada bulunan Uygurlar, Tibetlilerin Budist inançlarının yaşandığı bir bölgeye kaymalarına sebep olur. Tibetliler 7. Yüzyılda kurulmuş ve inanç sistemini Hintlilerden almakla birlikte devlet dinlerini de Budizm olarak ilan etmişlerdir.
Tibet tarihinde birçok isyanlar yaşanmıştır. Bu konudaki araştırmalarımda ise toplumun önemli bir şekilde Budistlik inancı ile kültürel hayatlarının şekillenişidir. Fakat bu toplum nedense sınırlardan uzak durmuştur. Daha doğrusu içteki hakimiyeti sınırlarda sağlayamamışlardır. Uygurlar, Tibetlilerin Budist faaliyetlerinden, inançları ve kültürleri açısından etkilenmeye maruz kalmışlardır. Çünkü ciddi derecede bir Budist misyonerliği faaliyeti bulunmaktadır. Tibetli budist rahipler, din temsilcileri gibi, inançlarını diğer milletlere kabul ettirmek için birçok yol denemişlerdir. Tibetliler alfabelerini her ne kadar Uygurlara aşılamaya çalışsalar da, Uygurlar yine kendi alfabelerinin işleyişine devam etmişlerdir. Budizmin Uygurlar arasında yayılmasına en çok Tibetli budistler etkili olmuştur.
Uygur Türkleri, Tibet yazısını Budist misyonerlerden öğrenir. Bu yazı Brahmi Yazısının Gupta karakterlerinden gelişir. Tibet edebiyatının yazı sistemi, 639 yıllarında Tibet devletinin kurucusu Thon-mi-sam-bhota tarafından icat edildiğine inanılır. Ve sonradan bazı ekleme-çıkarmalarla kendi ses sistemlerine uydurulur. Tibet yazısı, Brahmi yazısı gibi yarı hece yarı alfabe yazısı özelliklerini taşımaktadır. Hece bütünlüğü olmamakla beraber ayrık yazılır. Kelimelerde bir dağınıklık söz konusudur.
Yazı Yolcusu
Bursa Şehir Gazetesi
2013
.