BATI VE TÜRK KALİGRAFİSİ’NE DAİR TEZLER(İM)
Türk Kaligrafi Sanatı’nda icazet usûlü yerini almalıdır. Bu konu 10 yıla kalmaz fiili olarak gündeme gelecektir. (Bunun için ilk öncü isimlerle istişaresi yapılıp onlardan bir yol çizelgesi konusunda en azından fikirleri alınmalı).
Tüm Mimari yapılarımızın isimleri ve açıklamaları, Türk Kaligrafisi formunda kaligraflara yazdırılmalı.
İstanbul’umuza, bir Hattatı yahut hat sanatını simgeleyen heykel yapılmalı.
Akademik alan yani üniversitelerde (kısmende olsa) Batı Kaligrafisi uygulanmaya başlamıştır. Bunun yanı sıra (gözardı etmeden) Türk Kaligrafisi de uygulanmalı. Çünkü ikisi farklıdır.
Nasıl ki Arapça Hat Sanatında (Sülüs, Kufi, Nesih, Talik) gibi yazı çeşitleri var ise, Türk Kaligrafi Sanatı’nda da bir tür yazı metodu uygulanmalı. Bu konuda 10 çeşit istif çalışmalarım devam etmektedir.
Resmi ve aleni olarak kaligrafi sanatı ile ilgilenen kişiler Kültür Bakanlığı bünyesinde, dünya üzerindeki yazı kitabeleri ve Batı yazılarını inceleme yapabilmeleri için desteklenmeli.
Arapça İslam Hat Sanatı ile Türk Kaligrafi Sanatı, Resmi bir kanalda ÖZ KARDEŞ olarak ilan edilmeli.
RUH OLMADAN SANAT OLMAZ
Dillerde; [Ruh olmadan sanat olmaz] sözü, âdeta ruh(!) gibi gezer durur. Bunu klişe hâline getirenlerin buradaki hassas durumu algılayamadığını düşünüyor ve çoğunun, sanat ile ruhun cicili bicili çiçekli böcekli bişey olduğunu sandıklarını düşünüyorum.
Sanatın hiçbir alanı, bu romantik eylemlerle anlatılacak kadar basite indirgenmemeli. Aksi hâlde, sanatkâr olanların, ruhu incinecektir. Çünkü her sanatkârın ruhunda muhakkak bir IZDIRAP hâli mevcuttur. Ve onun bu hâleti ruhiyesi, sadece eserini üretme ânında değil, ömrüne mâl olacak bir hâldir. Zarif eserinin ortaya çıkışı bu mevhumlar üzere gelişmekle birlikte, onların, zerafetleri de bu hâl üzerinden şekillenmektedir.
Türkiye’de kaligrafi dendiğinde, akıla sadece “tabak yazısı” gelmeyecek olan o ilk güne kadar, kaligrafi sanatkârları ızdırap içinde mücadele vermek zorunda kalacaktır. (Tabak yazıları son derece mükemmel yazılmış olsa dahi).
Toplum içerisinde tartışılmakta ve eleştirilmekte olan olumlu ve olumsuz olaylar, kişiselleştirilmeden fikir bazında ele alınmak mecburiyetindedir. Çünkü herhangi bir şeyin oluşumu muhakkak fikre dayalıdır. Bu fikirler henüz tam anlamıyla oturmadığı için Sosyolojik olarak da toplum buna hazır değildir. Bu bağlamda gelişmekte olan Türk Kaligrafi Sanatı bir süre daha sancı ve sıkıntılar içinde yoluna devam edecektir. Şu anki neslimizde yaşadığımız tüm bu olaylar gayet doğaldır.
Bir çocuk düşünün, gelişmekte olan sürecinde düşecektir, kalkacaktır, ağlayacak ve zaman zaman gülecektir de. Bir meyve düşünün, gelişmekte olan sürecinde sararacaktır, kurtlanacaktır, yeşerek yahut olgunlaşacaktır.
Yazı Yolcusu
Bursa Şehir Gazetesi
29 Ekim–5 Kasım 2013
.